17 Aralık 2010 Cuma

kol düğmeleri

Etrafına bakındı........Bu eski evde artık satılacak hiç bir şeyi kalmamıştı.Karısı terketmiş,eski iş arkadaşları aramaz olmuştu.Bir zamanların kelli felli iş adamı artık insan içine çıkamaz olmuştu.İş hayatında verdiği yanlış kararlar,alkol,kötü alışkanlıklar sonu hızlandırmıştı....Düşenin dostu olmaz boşuna dememişler diye düşündü...Akrabaları bile artık telefonlara çıkmaz olmuştu.Oysa ki istediği sadece bir dost muhabbetiydi.Gözü camı kırılmış bir çerçevedeki eşinin fotoğrafına takıldı.O da gitmişti.Oysa ki ne kadar çok sevmişti onu.İyi kadındı ama rahat bir hayata alışmıştı ve azla yetinmek istemiyordu nicedir.

İş de bulamıyordu.Açtı ve üşüyordu.Bir çorba içebilecek param olsaydı keşke diye düşündü.Pencereye kadar ilerledi.Dünyayla ilişkisini kopartalı o kadar uzun zaman olmuştu ki....Herkes için hayat devam ediyordu oysa.....İnsanlar koştura koştura yeni yıl alışverişine çıkmışlardı.Yeni sene eskisinden daha mı iyi olacaktı sanki?Umut kalmadıktan sonra....Karın yağışı hızlanmıştı....Bu beyaz yağışın gerisinde eski bir hayal gördü.İsviçre de bir dağ kasabasındaydı.Ne çok gelirdi bir zamanlar buraya.....Bu sefer yine iş için gelmişti....Ekibiyle beraber bir fuar için....Gözleri ekibin en genç üyesine takıldı....Çok gençti,ama çalışkandı.Ekibe yeni bir enerji getirmişti.Tek problem kadın olmasıydı.Şirkette çalışan tek kadındı ve o eski kafalı bir adamdı.Garip bir kızdı ,kimseyle konuşmazdı,duvarları olan,mesafeli....Son toplantıda kol düğmeleri satalım diye tutturmuştu.Oysa ki kim kol düğmeleri kullanıyordu artık?Kol düğmeleri özeldir .İnsanların eskiyi hatırlamaya ihtiyacı var demişti...Proje hakikaten çok tutmuş.İsviçre de ki fuarda en fazla satılan ürün olmuştu.

Fuarın üzerinden 6 ay geçmişti.Bir sabah toplantısında ben artık ayrılıyorum demişti satış ekibine.....Geldiği gibi sessizce gitmek istiyordu.Gitmeden odama gelmişti.Elinde bir hediye ile.....Size çok teşekkür ediyorum bu şirkette sizden çok şey öğrendim bu hep beni hatırlamanız için.........Siz çok zor zamanımda beni işe aldınız.Umarım bu hediye de bir gün size zor durumda kaldığınızda yardımcı olur.Paketin içinden çok önemli bir markanın gümüş kol düğmeleri çıkmıştı.

Birden hediyeyi hatırladı.Dolabı hızla açtı.Evet duruyordu ......Birden ağlamaya başladı...Allahım iyilik yap iyilik bul boşuna dememişler....Çorbanın kokusuyla keyiflenmişti.....Teşekkürler buğulu gözlü küçük kadın umarım bir yerlerde hayat sana hep iyi davranır............

15 Aralık 2010 Çarşamba

Derin uykudan uyanabilsem,silkelensem,yaşadıklarıma şükretsem,yaşayamadıklarımı ıskalamasam.Kendime rağmen çekip gitsem sonra tekrar güvenli limanlara dönsem....Yeniden hatalar yapsam,kendimi bıraksam,içimdeki kontrolü öldürsem..........Tekrar güvensem,beni açsam insanlara..............Yeniden çocuk olsam,yine hayatta şasırsam,kavşaklardan keskin dönüşler yapabilsem............Yeniden sarılabilsem sevdiklerime,sevmediklerimi anlayabilsem.......Heyecanlarımın peşinden koşabilecek gücüm olsa...........Hiç yorulmasam.........Ama artık çok geç..............

ada çocukları

Bir adada doğan ve büyüyen çocuklar biraz garip olur yaşıtlarından.Ada çocukları korkusuzdur.Cesaretle bir kayadan atlamasını da öğrenirler,korkusuzca doğa olaylarıyla bütünleşmeyi de.........Yağmura da ,fırtınaya da ,gökgürültüsüne de hazırlıklıdır ada çocukları.......En geç 3 yaşında anne babaları tarafından denize atılırlar ada çocukları yüzmeyi öğrensinler diye.....O yüzden hayatta da her olaya da biraz düşüncesizce atılırlarlar.Ada popülasyonları karma bir gruptan oluştuğu için her bayramı bilir ada çocukları........Müslümanı,Rumu,Ermenisi,Musevisi herkes birdir.........O yüzden hayatları boyunca kucaklarlar değişik grupları.Bir sofrada değişik etnik grupların olması zenginliktir.......O yüzden ada çocukları büyüdükçe paylaşırlar sofralarını..........Hiyerarşi de önemlidir adalarda....Büyüğe saygı,küçüğe sevgi........Maskeli balo gibidir adada hayat....Eğlenceleri,düğünleri,piyasası...........O yüzden ada çocukları için hayat neşelidir....Bol müziklidir.......Evlerin kapısı açıktır adalarda.Herkes birbirine sonsuz güvenir.O yüzden hayattan ilk darbeleri aldığında şaşırır ada çocukları....Özgürlük duyguları gelişmiştir ama her gidiş adaya dönmek için bir bahane olduğundan o çemberin içinde döner durur ada çocukları....Çünkü bilirler ki sona doğru adanın kokusu da toprağı da çeker insanı...............

8 Aralık 2010 Çarşamba

UÇAKLAR

En huzurlu olduğum yerler denizde değilsem zannediyorum uçaklar....Arayan yok,cevaplanması gereken sorular ertelenebilir,yolculuk boyunca sorunlar unutulur.Bulutlarla arkadaş olup sevdiğiniz şehre uzaktan bakarsınız.Gitgide toplu iğne başına dönüşen yerler ve insan toplulukları.O zaman bu hayatta ne kadar önemsiz olduğumuz aklıma geliyor.Yaptığım sorgulamalardan utanıyorum.Ego patlamalarını hayretle düşünüyorum.O uçak bizim şehrimize her indiğinde sen gelirsin aklıma ve dünyanın her yerinden birbirimize attığımız landed mesajları.....Özür dilerim kalbini kırdıysam.......Hayatlarımız hep bol yolculuklu olsun ve artık egolara yeter diyelim

Piyango

Hayat piyangosu zaman zaman vurur hepimize.Kimimize iyi bir eş,kimimize bol para,hayırlı evlatlar,bazımıza kötü kader,bazılarımıza bir hastalık.....Her an ,her şeye hazırlıklı olmalıyız.Sabah evden çıkarken akşama dönüş var mı bilemiyoruz...Her şey bir masal gibi güzel giderken ne oluyor da bir an her şey bozuluyor?Yazgımız hakikaten doğduğumuz an alnımıza yazılıyor mu yoksa yaşam denen bu hayat oyununda aldığımız her karar ve döndüğümüz her kavşak bize bir sonraki durakta karşımıza iyi ve kötü olarak mı çıkıyor?Bilemiyorum cevabı hiç öğrenemeyeceğimiz sorulardan biri....Bazen o harika bir insandı bu başına gelmemeliydi diye düşünürken aslında olanın en hayırlısı olduğuna daha sonraki yıllarda şahit oluyoruz.Büyükler yanılıyor mu?Her şerrin arkasında gerçekten bir hayır var mı?Yaşamda kumarbaz mı olmak gerek yoksa tekdüze sakin bir limana demirlemek mi?Cevabı biliyor musunuz?

Kırmızı kaşmir battaniye

Bir kilise bahçesi.....İçeri giriyorum...Işıklar içinde herkes burada...Farklı dinler,farklı meslek grupları.herkes.....Ortaya doğru ilerliyorum.Herkes tanıdık.Ada dostları,okul arkadaşları,Taksim grubu,aa şu esmer adam fasıl grubunu klarnetçisi değil mi?Allah allah onun ne işi var burada?Akrabalar,kuzenler,iş arkadaşları,yurtdışından dostlar.Ne çok ortak tanıdığımız varmış.Onu görüyorum en sevdiği mor elbiseyle....Ama ama bu benim!!!!!!!!!!!Ne işim var burada?Arkamdan biri fısıldıyor biz sana geldik.....Ama bu gerçek olamaz benim hayallerim,almak istediklerim,hayata vermek istediklerim,hayatla tamamlanmamış hesaplaşmalarım vardı.Neden neden yarım kaldı?Gözüm maviş gözlerinden iki damla yaş süzülen iki adama takılıyor.Onlar benim hayat ve yol arkadaşlarım.Baakkk canım sen mi ben mi derken demiştim ikinize de önce ben diye.....Kalabalık bir parti gibi.....Gerçekten üzülenler,günahı boynuna rahmetli biraz salaktı diyenler,bitse de gitsek diyenler......Herkes burada .Bir tek O yok .Gelmeyecek değil mi?O gelmez sen bunu biliyordun zaten....Evet cenazeleri sevmezdi hiç.....

Yukarıda uçsuz bucaksız yeşillikler var .Çok güzel burası.Özgürce köpeğinin peşinden koşuyor genç kadın...Bugünlerin tadını çıkar diyor baş melek....Yakında araf kısmına alınacaksın...O niye?Yaşarken hep orada kaldığın için...Kararlarının bedelini tek tek göreceksin.Oraya gitmeden bir kere sadece bir kere inebilir miyim yeryüzüne?İyi hal ve davranış karnenden dolayı bu izni veriyoruz.Hadi git bakalım...Yeryüzüne yollanır genç kadın....Herkesi çok merak ediyorum ama bir kişinin bana ihtiyacı var.Ona varlığımı belli etmeliyim.

Alevler yanan bir şöminenin önünde konyağını ağır ağır yudumlarken bulur onu....Yalnız ve ıssız.....O da ne ?Ama bu hep benim ona vermek istediğim kan kırmızısı kaşmir battaniye....Demiştim ona Callasın Onassise ölüm döşeğinde verdiği battaniyenin benzeri bu...Gülmüştü bana ben böyle bir aşk yaşadım dediğim zaman.....Bir gün sana onun aynısını vereceğim...Delisin sen demişti.....Canımmm ne kadar yorgun ve mutsuz gözüküyor.Ona dokunmak istiyorum.Ama bu bir cam.....Camı geçemiyorum.Yanında olduğumu bilmesi lazım.

Adam ensesinde ufak bir ürperti hissediyor.Ne garip kızdı.Bir fırtına gibiydi..Beni çok yordu,hep sorguladı,ama bir an onunla mutluydum ben diye düşündü adam....Ama söyleyemezdim,gidemezdim,başka sevgilerden yorgun düşmüştüm...Yaptığım şey en doğrusuydu.Ama giderken demişti seni en çok ben sevdim diye....Evet beni en çok o küçük kadın sevdi......Ve bende galiba sevdim...Adamın yanağından bir damla yaş süzülür.Kadın adamın ağladığını ilk defa görür baş meleği çağırır....Artık gidebilirim,artık ruhum huzur buldu der diye düşünür gökyüzüne süzülürken.

Dik durmak....

Bir sahil kasabasında herhangi bir gece.....Kadın darmadağın,umutsuz ve yorgun....Güzel bir şarkı sözü aklına takılmış.Durmadan onu dinliyor....O şarkıda kendini buluyor...Hiç tanımadığı bir adam omuzuna ufak bir dokunuş yapıyor...Bütün gece seni izledim.Nedir derdin?Umutsuzum....Bu mudur derdin umutsuz olmak mı?Hakkında çok şey duydum,herkes seni örnek gösteriyor...Acı bir gülüş sarar genç kadının yüzünü....O örnek gösterilen bensem bu halim ne?Sen dünyada bir tek senin mi acı çektiğini düşünüyorsun?der adam....Ben bu düzenden geçtim.Babaç bir tavsiyede bulunmak isterim.Ayağa kalk ve dik dur,kahrından ölsen bile göstermeyeceksin,yaşama ve insanlara karşı dik duracaksın....Bunu benim için yap....Çünkü artık benim son günlerim....Bunu yaparsan ruhum duyar ve mutlu olurum....Ve sessizce gecenin karanlığında kaybolur.....Kadın bir daha o adamı ve o şarkıyı hiç unutmaz.Her dibe çöktüğünde o adamın o gece hayatını kurtaran o sözleri aklına gelir......Ayağa kalkar ve dik durur.
Siz hiç en sevdiğinizi toprağa verdiniz mi?Büyüklerinizi,annenizi,babanızı ,kardeşinizi,sevdiğiniz erkeği ,kadını,eşinizi,evladınızı...Haberi alırsanız ve kalırsanız böyle....Saatler durur,bir film karesinde aklınız gel-git yapar,takılır kalırsınız zamanda....Kızgınlıklarımız,söyleyemediklerimiz,doyamadıklarımız aklımıza gelir.Sevgilerimizi bizden alan hastalıklar,kazalar,cinayetler.....Bahaneler.....Giden gitmiştir.....

Henüz insanoğlu ölümden sonra ne var bilmiyor?Bir de yaşarken öldürdüklerimiz ,kalbimizden çıkıp gidenler,unuttuklarımız,unutmak istediklerimiz....Hep bir bahane buluruz...Bugün onunla yemek sözümüz vardı...İşe daldım gidemedim..Ama yarın hep var...Yarın yok...Hayat bir gündür o da bugündür.....Aptallık da olsa gidin sevdiklerinizin kapısını çalın.....Keşkelere yer kalmasın.Kafanızdaki tüm anılar hep canlı kalsın...

BABAM VE TÜM YİTİRDİKLERİMİZ ANISINA
Bugün anladım seni.....Bugün o oldum,dışarıdan bakılınca,anlaşılmayan ,ötekileştirilen,kapalı kapılar ardında arkasından konuşulan.......Bugün anne oldum....Hayat boyu annelik görevinden istifa edemedim.İsteklerimi hep erteledim.Çocuğum mutlu olsun diye....Bugün tekrar çocuk oldum...Elimizden oyuncaklarımızı aldılar sesimizi çıkaramadık.Hayallerimizi hep öteledik anne babalarımızın gözünde iyi evlat olabilmek için....Hep onların hayallerini tamamladık....Bugün yorgun evliliğinden kaçamayan,düzen budur devam etmelidir diyen,aşkını yaşayamayan adam oldum.Bugün şiddeti gören kadın oldum....Kocasından dayak yiyen köylü kadın,aynı sorunu yaşayan kentli kadın oldum.Yok aslında farkları bunu öğrendim.Her gün gazeteler de gördüğümüz ama sayfayı görmezden geldiğimiz o kadın oldum....Bugün yaşlı oldum.İtilen,kakılan artık lafına itibar edilmeyen bu da iyice bunadı denilen o köhnemiş beden oldum...Bugün ideallerini gerçekleştirememiş bozuk düzene evet demek zorunda kalmış o idealist genç oldum.Tüm umutlarımı ve hayallerimi çöpe attım...Bugün eş oldum.Eşini sevgiyle sarmalayan,hataları görmezden gelen kalkan oldum.Bugün sevdiği adamın gözlerinde başka bir kadını gören aşık oldum.Bugün ben oldum...Yola devam dedim.

Arkadaş ailem.

Benim kardeşim yok....Hayatta seçtiğim arkadaşlarım kardeşlerim benim....Çok küçük yaşlarda bunu ilke edindim kendime....Bazen kardeşler arası kıskançlıklar,sevgi bölünmeleri oldu...Ama bildim ki her zaman yanımda hayat yolumda seçtiğim bir kardeşim oldu yanıbaşımda....Ben ağlarken onlar elimi tuttu,onların acısı varken ben sarmaladım onları sevgimle....Gidin kendinize bir hayat kardeşi bulun.....Varsın bilsin sırlarınızı,görsün gözünüzden akan dipsiz nehirleri.....Sona yaklaştığınız her an bir dost el hep yanınızda olsun....Geç kalmayın.....Açın kendinizi dünyaya ve kardeşlerinize......

Serhan Gürkan,Simla Usluel,Banu Kalpakçıoğlu ,Bekir Kaya ve tüm Taksim grubum adına......

Kahraman

Onun olamadığı her şey sendin....Artık ondan bir farkın yok....Artık sona geldik.Artık kazanılacak savaşın yok benimle.....Artık bitsin bu inat,çekişme......Artık hayallerimiz,ortak paydalarımız yok.Artık yoruldum.....Artık benim kahramanım yok ......
Yüreğine güvendiğimiz adamlara,kadınlara,insanlara neler oluyor?Neden bunca yaşadığımız olaylar,kısır döngüleri,trajediler.......Güvendiğimiz eller neden yarı yolda bizi havada bırakıyorlar?En mahrem ,duygu ve düşüncelerimizi paylaştığımız insanlar neden yıllarca bekleyip,en ummadığınız anda bir intikam ateşine düşüyorlar?Yaşarken niye öldürürler insanları?Bütün çektiklerimizi çöpe mi atmalıyız?Nerede bize büyürken öğretilen erdemli olmak,vicdanlı olmak,küçüğü ezmemek davranış biçimleri?Yoksa bir Semiramis Pekkan şarkısında olduğu gibi bize hep yalan mı söylediler?Kaderden bahsetmediler mi?Ufacık bir vicdan kırıntısı kaldı mı yüreğinizde?Düşene el uzatmak ne zamandır aptallıkla eş değerde?Daha çok paran,malın mülkün var diye daha mı güçlüsün?Artık öğrettiler mi sana da gardını almayı,dostunu arkadan vurmayı,yalan söylemeyi.......Alkış......Artık büyüdün....Çok geç olmadan rollerinizi ezberleyin çıkın sahneye.....

Yengeç ve ay

Yengeç bir gece aşık olduğu denizin kenarında dalgalara karşı bir kıyıya tutunmaya çalışırken başını kaldırıp ayı görmüş.Yengeç ayı severmiş hep onda kendinden bir şeyler bulurmuş.Ay da severmiş yengeci....Onu küçük ama kararlı ,geceleri dertleştiği bir arkadaşı olarak görürmüş.Yengeç sormuş:Acaba deniz en çok hangimizi sevdi?Ay demiş ki tabii ki beni......Yengeç nasıl bu kadar eminsin diye sormuş:Çünkü demiş ay onu herkesten daha iyi tanırım.Ben geceleri çıkmasam o hep sıcak kalır....Onun bana ihtiyacı var.Ya sen sen ne yaptın ki ona .Haddini bil demiş....Yengeç ama ben onun sakin tarafıyım.Bana her ihtiyacı olduğunda bilirim ve hissederim kıskaçlarımla sarıp sarmalarım onu.....İkimiz beraber hep kıyıya vururuz....

İkisi de sessizliğe bürünmüş.Dalgalı denizin ikisi de yıllarca durulmasını beklemişler.O limandan bu limana sürüklenmesini ,bir kaç gemiyi batırmasını,yeni adaları keşfini kederli bir gülüşle seyretmişler.Ay bir daha hiç tamamlanmamış hep yarım kalmış.Yengeç kayalara çarpa çarpa önce bacaklarını kaybetmiş sonra dik duracağım dedikçe daha çok deniz fırlatmış kayalıklara.......

Aradan yıllar geçmiş.Yengeç bir gece Aya kapat üstümü ben denizi çok sevdim artık gitme zamanı demiş.Uğruna ölünecekse ölürüm demiş.Ay ın yanağından bir damla yaş süzülmüş.Sen benim dostumdun gitme demiş....Yengeç demiş ki:Mutluyum ki denizi çok seven yengeç ve ayız biz.....Sen ,bensin.Ben ,sen...........İkimiz de denizin güneşiydik.Yoktur birbirimizden bir farkımız.Yengeç aya son bir kez bakmış.Elveda dostum demiş......

Deniz e mi ne olmuş?Hala o liman senin,bu liman benim dolaşıyor........

7 Aralık 2010 Salı

Acının tarifini yapamam sana...........Her gittiğinde hayat durur,deniz çekilir,ay ve güneş küser birbirine,yağmur günlerce yağar.Dibin dibi olmaz diye düşünürken,tam her şey bitti derken bir bakış,eskilerden söylediğin bir söz klavuz olur hayatıma yine yeni yeniden diye düşlersin...Oysa ki her gelmeler bir kez daha seni sonsuzluğa uğurlamaktır.Bahaneler yaratırsın kendine hayatla ilgili..........Bu sefer farklı olacak,bu sefer bütün kötülüklerden bir iyilik yaratabilirim diye düşünürsün onun ve benim adıma........Koruma ve kollanma duygusunun sıcacık gövdesidir seni hayata bu derece bağlayan.............O varsa sen varsın ,o yoksa sen yoksun diye düşündürtür hayat seni.........Eskilere,yaşanmışlıklara saygın sonsuzdur....Kalp mağarasında her şey sonsuza kadar saklı kalır beni sana verdiği için bütün eski sevgilerine şükredersin.Onlar seni farklı görseler de.......Benim rüzgarıma kapıldığın her an sana güneş olurum,dalgalı denizime uğradığın her saniye yaşam benim için o sabah tekrar doğar.....Ama bilirim makus kader bozulmaz,hayat bu kadar hakkaniyetli davranmaz kimseye.....O zaman dalarım fırtınaya ,dik durmam dalgalardan korkmadığım anlamına gelmez...Ama bilirim derinlerde bir yerde bir yerde birbirimizi tekrar buluruz............Geçmişin,bugünün ve yarınların için ben hep buradayım...........

27 Eylül 2010 Pazartesi

Bir yaz daha bitti.Başlarken düşlediğimiz bütün güzelliklere erişebildiniz mi?Nasıl bir yaz geçirdiniz?Bu yaz kaç darbe aldınız ?Kaç kere kalbiniz yerinden çıkacakmış gibi heyecanlandınız?Hanginizin dilekleri kabul oldu?Hanginiz terfi ettiniz?Hanginiz sahip olduklarına şükretti?Bir yaz daha bitti.....Ömrümüzden bir yaz daha tarih oldu..........Nicedir yaşanan aşklar bitti.........Yerlerine yeni sevdalar kondu.........Yeni dostluklara sahip olduk bu yaz.....Hayatlarımızı temizledik.....Arkadaşlıkları,ilişkilerimizi elekten geçirdik....Biraz daha büyüdük bu yaz...Vakit eylül.....Yaz anılarımızı çantamıza doldurup yeni kararlar alma zamanıdır...........Son bir kere bakarken gözümüzün bebeğine kaderi ya kabullenme ya da bu diyardan gitme zamanıdır..........

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Gitmeyi öğrendim.Sonra dayanamayıp dönmeyi.....Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi......Her gidiş yeni bir başlangıç her dönüş bir teslimiyet ........Hayatımızda gidip de döndüğümüz yolculuklar ,dönemediğimiz başlangıçlar,dönüp de bulamadığımız insanlar.Geriye dönüş olmalı mı insan hayatında?Yoksa her geri dönüş bir başka acının kapılarını mı açıyor bize?Döndüğümüz zaman bulduğumuz ortam veya insanlar aynı mı oluyor?Yoksa her seferinde başka yükler mi bindiriyoruz insanların üstüne ve kendimize.Bu sefer her şey daha iyi olacak umut çırpınışı mı?Yoksa olması gereken bu mu?Madem geri döneceğiz o zaman niye gidiyoruz?Yaşanmışlıklarda aradaki zaman diliminde insanlar bıraktığınız gibi temiz kalabiliyorlar mı?Ya siz?Siz kendinize ne yaptınız?Aldığınız tecrübe size faydalı oldu mu?Yoksa başınızı toprağa gömüp yine mi görmezden geliyorsunuz karşınızdaki insanın yalanlarını?olgunlaşmamış karakterini?doyumsuzluğunu?Umut dünyası işte.......Belki bu sefer daha iyi olur.....Olmaz ,değişen hiç bir şey olmaz

29 Nisan 2010 Perşembe

Kategori edilen ilişkiler günümüzün konusu....En sevdiğim insan,en sevdiğim arkadaşım,en yakın 3 arkadaşım.......Niye böyle genellemeler yapıyoruz ki hayatta?Kendimizi daha önemli hissetmek için mi?yoksa karşımzdakine gereksiz anlamlar yüklemek veya onları baskı altında tutmak için mi?Yıllar geçince o insanlar aynı yerde mi kalıyor?yoksa oyuna yeni oyuncular mı dahil oluyor?O zaman o insanları kalbimizden söküp atabiliyor muyuz?Nitelik mi önemli nicelik mi?En fazla vakit geçirdiğimiz insanlar aslında en sevdiklerimiz mi oluyor?yoksa can sıkıntısından yapacak daha iyi bir şey bulamadığımızdan vaktimizi bu insanlarla mı geçiriyoruz?Sorunun net cevabını bulmak çok zor.....Bir zamanlar bizim için çok önemli olan insanları başkalarıyla değiştirdiğimizde kalbimizde bir sızı oluyor mu?Yoksa vefa o kadar da önemli bir duygu değil mi?

15 Nisan 2010 Perşembe

Bugün X restauranttan bahsetmek istiyorum.Geçen gün bir kutlama için yolum düştü.Iksv binasının en üst katı muhteşem bir manzara ve Deniz palas apartmanının olağanüstü asaleti.Yemekler harika servis muhteşem .Yolunuz düşsün lütfen...

10 Mart 2010 Çarşamba

Bu aralar herkesin enerjisi çok düşük..Kimse halinden hoşnut değil.Ekonomik kriz,evle ilgili sorunlar,aşkla ilgili ikilemler bunların hepsini anlıyorum da insanlar birbirlerine merhaba,günaydın,güle güle gibi tipik nezaket söylemlerini söylemekten vazgeçer hale geldiler.Bunun nedeni ne olabilir?Canım derken canın çıksın gibi konuşanlar,çok özledim derken aslında hiç özlemeyenler,çok yakışmış deyip aslında alay edenler ,bir de sürekli kıskananlar ,ve enerjimizi aşağı çekenler...Bir yere mutlu mesut giriyorsunuz 3 tanıdık görüyorsunuz bir de bakmışsınız ki enerjiniz düşmüş.Bununla nasıl baş edilir?Ya bu ortamlara hiç girmeyeceksiniz ki o zaman da asosyal diye adlandırılıyorsunuz ya da olaylara bakış açınızı değiştirip siz de vurdumduymaz sahte o gruptan olacaksınız.Biz yine de neredeyse yıllardır tanıdığımız insanlara nezaketi esirgemeyelim derim ben.....

10 Şubat 2010 Çarşamba

Hayatımda lise arkadaşlarımın çok önemli bir yeri var.27 senedir tanışan bu grup English Hıgh School (diğer adıyla Nişantaşı Anadolu lisesi) nin çok zeki,yaramaz,çalışkan ve haylaz ,duygusal,çılgın ve komik bireyleri.Hepsi benim gönül dostlarım,kardeşlerim,sırdaşlarım.Bizler zaman zaman bir masa etrafında rakılı,sazlı ,sözlü,muhteşem yemekler paylaşıyoruz.Herkesin hayatında değişiklikler olmus,sevmiş ,evlenmiş,boşanmış,aşık ve bebek sahibi olmuş.Bu gruba baktığım zaman hayatımızın ne kadar farklı yerlere savrulduğunu görüyorum.Değişmeyen tek şey riyasız ve art niyetsiz sanki dün ayrılmışız gibi birbirimizi içtenlikle sevmemiz.Böyle arkadaşlıklar kaldı mı bilmiyorum.Bu grubun parçası olmaktan mutluyum ve gururluyum.Bu cuma yine buluşuyoruz bakalım neler olacak?

24 Ocak 2010 Pazar

Hayatımızla ilgilenmeyen,genellikle bizim anlattıklarımızdan ötesini öğrenmeye çabalamayan erkekleri bilir misiniz?Canı istedikleri zaman gelen istemedikleri zaman giden ,bir sürü bahanenin arkasına sığınıp hayattan ve kendilerinden kaçan erkekler grubu bunlar.....Aşık olan ama anlayamayan ,uzun süreli ilişkilerini alışkanlık veya statüleri bozulmasın diye devam ettiren bir grup insan ...Oysa ki biz kadınlar giydikleri kazaklara kadar bir anlam çıkarırız erkeklerimizden.Eğer mavi giymişse iyi gün işareti olacak ve benim aldığım hediyeyi giyiyor ne mutlu bana demez miyiz arkadaşlarımıza?Evli de olsak sevgili de tekil yalnızlıklarımıza doğru sürükleniyoruz bu adamlar sayesinde.Bu kısır döngü nasıl çözümlenecek?Ne zaman öğreneceğiz ders çıkarmayı?Ve ne zaman aşklarımıza,sevgilerimize,bizlerin de en az onlar kadar hür olduğumuzu ve su akıp yolunu bulduğunda çekip gidebileceğimizi göstereceğiz?

20 Ocak 2010 Çarşamba

İlahi adalet

Bu dünyada ilahi adalete inanır mısınız?Zaman bütün taşları yerine oturtur mu?Yoksa her daim kötü olanlar,hırsızlar,başkasının hayatında gözü olanlar kin ve hasetle bu dünyada başlarına hiç bir kötü olay gelmeden hayatlarını güllük gülistanlık sürdürürler mi?Zaman zaman bu ikilemin içine çok düşüyorum.Bu saate kadar öyle olaylara şahit oldum ki ders alsam mı yoksa adam sen de deyip başımı kuma mı gömsem mi bir türlü karar veremiyorum.Bize öğretilenler iyinin her zaman kazanacağı görüşü ama bu her zaman acaba mümkün oluyor mu?Öyle insanlar tanıyoruz ki etrafımızda hak ve hukuk nedir bilmeyen,kibirli,insanlara kötü davranan,dolambaçlı yollardan insanların üstüne basıp ,ezen bazı kişiler zaman zaman çok iyi noktalara gelebiliyorlar bu hayatta.......

Kendilerine göre bir mutluluk serüveni yaşıyorlar mutlu sırça köşklerinde aileleriyle birlikte.Acaba bu insanlar başlarını yastığa koyunca ne hissediyorlar çok merak ediyorum.Muhtemelen o kadar gönül rahatlığıyla uyuyorlar ki....bazen de sona doğru bu insanların başına öyle olaylar geliyor ki kendilerine acıma hissi uyandırmak istediklerinde diyorum ki sakın vicdan yapma mutlaka her şeyin bir sebebi vardır.

Bugün muhteşem bir ocakbaşından bahsetmek istiyorum.Beyoğlunda Musa Ocakbaşı.Bana orayı yıllar önce (tam 15 yıl )sözü yüreği bir Urfalı bir arkadaşım öğretmişti.Natalicim en iyi kaburga burada yenir sözünü dün gibi hatırlıyorum.Orası bütün dost meclislerinin bir sırdaşı oldu yıllarca.....Çok ağladık,çok isyan ettik,.çok güldük Musa ustanın muhteşem yemekleriyle.Uzun bir süredir yolum düşmemişti.Bütün dostlarımı bekliyorum oraya .....Tüm gönül dostlarını ....

13 Ocak 2010 Çarşamba

Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.

Olur ya

Kalp durur...

Akıl unutur...

Ben dostlarımı ruhumla severim.

O ne durur ,ne de unutur.

Mevlananın bu güzel sözlerini bir ölüm ilanında okumuştum bundan bir hafta önce.Gidenin arkasından dostlar tarafından söylenebilecek en güzel cümleler bunlar bence.Öyle ya kalplerimiz ve aklımız bize zaman zaman ihanet edebilir.Ruhumuzu temiz tutmayı başarabilirsek bu kirli dünyada yıllar sonra bile hatırlanabiliriz herkes tarafından.Biz olarak kalalım ve ruhlarımızı arındıralım kirden,lekeden,yalan ve riyadan......

12 Ocak 2010 Salı

yoksa siz hala hayatı erteleyenler grubunda mısınız?En son ne zaman bir filme,bir tiyatro oyununa gittiniz?Ne zaman bir arkadaşınızla orta şekerli bir Türk kahvesi içtiniz?En son sağlığınız için bir check up yaptınız?ya da en son ne zaman bir çocuğu veya bir köpeği sevindirdiniz?Çok oldu değil mi?Şu andan itibaren içinizde ne varsa yapamadığınız eyleme geçiyoruz.İstikamet hayatın ta kendisi!!!!!!!Geç kalmayın yarın çok geç olabilir!!!

6 Ocak 2010 Çarşamba

yeni yıl yeni umutlar

Sonuçta benim de bir bloğum oldu.Canım arkadaşım Kemal sayesinde.Bu blogta neler paylaşacağız?Son filmler,son tiyatro oyunları,son moda kıyafetler,güncel yerler,yeni duygular kısacası hayatı Natalice paylaşacağız.Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum şimdilik.......